16 Temmuz 2017 Pazar

“Artık bu tahta, sana verdiğim tahta değil!”

Baba ve oğul inşaat işleri yaparak geçimlerini sağlarlarmış. Baba inşaat ustası, oğul ise onun kalfasıymış. Görünüşte mutlu bir aile tablosu çizseler de babası oğlundan çok şikayetçiymiş. Oğul durmadan birileriyle kavga ediyor, arkadaşlarının, çevresindekilerin kalbini kırıyor, babası da buna çok üzülüyormuş. Gel zaman git zaman, babası oğlunun bu durumunu düzeltmek için bir şey yapmaya karar vermiş, oğlunu yanına çağırmış ve ona  bir torba çivi ve büyük bir tahta vermiş;

“Al bu bir torba çiviyi ve tahtayı. Senden arkadaşlarınla tartıştığın her sefer tahtaya bir çivi çakmanı istiyorum” demiş.

Oğul, önce biraz şaşırmış ama babasını da kırmak istememiş ve sözünü tutmuş. Tahtaya her kavga ettiği, tartıştığı seferde çivileri çakmaya başlamış ama çakarken düşünmeye de başlamış. Düşündükçe tavrı değişmiş, tavrı değiştikçe, daha az kavga eder olmuş ve her gün tahtaya çaktığı çivi sayısı azalmaya başlamış. Hiç çivi çakmadığı gün gelip çattığında mutlu haberi paylaşmak için koşa koşa babasının yanına gitmiş. Elinde, üstü çivi dolu, çakacak hiç yer kalmamış tahtayı babasına uzatıp; "Bak baba, bugün tahtaya hiç çivi çakmadım" demiş.

Babası; “Tebrik ederim oğlum. O zaman senden şimdi başka bir şey isteyeceğim. Bu günden başlayarak tartışmayıp, kavga etmediğin her gün için tahtadan bir çivi çıkart lütfen".

Oğul, kavga etmediği her gün tahtadan bir çivi çıkartmaya başlamış. Günler geçmiş, bir gün gelmiş ki tahtadaki çivilerin hepsi çıkmış ve yine heyecanla babasının yanına gitmiş.  Büyük gururla tahtayı gösterip; "Bak baba, dediğini yaptım, bugün itibarıyla artık hiç çivi kalmadı tahtada"

Babası koskoca, üstü delik deşik tahtayı alıp; “Aferin oğlum, sözümü dinledin, iyi davrandın, arkadaşlarınla iyi geçindin, hiç kimseyle kavga etmedin; ama bu tahtaya şimdi çok ama çok dikkatli bak. Bu tahta artık benim sana verdiğim tahta değil. Üzerinde ne kadar çok delik var değil mi? Arkadaşlarınla  tartışıp, kavga ettiğin zamanlar, dikkat etmezsen kötü kelimeler kullanabilir, kötü davranabilir, kalplerini kırabilirsin. Söylenen her kötü kelime, davranış kalpte bir delik, bir yara bırakır. Sonra pişman olsan da, özür de dilesen o delik orada kalacaktır. Gerçek arkadaş ender bir mücevher gibidir. Kolay kolay elde edilmez. İhtiyaç duyduğun zaman hep yanındadır, yüreklendirir, sıkıntını paylaşır,  yardımcı olur ve o da sana yüreğini açar. Açılan o yüreği asla ama asla kırma, o güzel yürekte sakın iyileşemeyecek iz bırakma!"

Kolay günler geçirmiyoruz, hepimiz için zor ve sıkıntılı zaman ama kolay kolay dost, arkadaş da edinemiyoruz, hele ki maskelerle dolu bu çağda. Hızlıca giren hayatımıza zaten aynı hızda, üstelik bazen ciddi de hasarlar bırakıp, çekip gidiyor. Öyleyse özellikle bugünlerde biraz daha temkinli, biraz daha sabırlı, biraz daha anlayışlı olup, çevremizdekileri kırmasak ve bunu herkes hayatında uygulasa emin olun bu dünya bambaşka bir yer olur, tadına doyulmayacak, sevgi ve saygı dolu hani şu son günlerde iç çekip, hasret ile, özlem ile aradığımız o dünya var ya, işte aynen öyle bir yer olur. Yani aslında olan herşey bizde hayat buluyor ya da kaybolup gidiyor.  Çözüm de, çözümsüzlük de... Biz hangisi ile yola çıkarsak, hangisini rehber edinirsek, yolculuğumuzda o oluyor. Öyle değil mi?

Önerilen Popüler Yazılar