25 Ocak 2016 Pazartesi

Cam tavanınızın farkında mısınız?

"Benim yapabileceğim bu kadar... Aşamayacağım engeller var... Bu iş burdan daha ileriye gidemez..." mi diyorsunuz?

Peki ne kadar eminsiniz, ne kadar denediniz ve acaba ne kadar istediniz?
Bunu irdelemeden gelin önce şu araştırmaya bir kulak verin;

"Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altındaki metal zemin ısıtırlar. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin  sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.

Kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeken pireler defalarca kez kafalarını cama vurduktan sonra o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenirler.

Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Pireler zemindeki ısıyı hissetmeye başlayınca yine zıplamaya başlarlar, ama bu sefer hepsi eşit yükseklikte ve sadece 30 cm zıplarlar! Üzerlerinde cam engelleri yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler bile.

Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi" ne yeni cam fanusda da sadık halde yaşarlar. İsteseler tepelerinde artık cam olmadığı için kaçma imkanları bile vardır, ama bunun farkına bile varamazalar. Çünkü engel artık cam tavan değil, kendi zihinleridir!

Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösteriyor.  Ve psikolojide  buna "cam tavan sendromu" deniyor. Bu cam tavan, aslında bizim hayallerimizin de tavan yüksekliği! Bu nedenle yapabileceklerimiz ancak yapabileceğini düşleyebildiğimiz ve buna inandığımız kadardan oluşuyor.

Benim yapabileceğim bu kadar...  Aşamayacağım engeller var... Bu iş burdan daha ileriye gidemez... diyenler bu araştırmadan sonra bir kez daha düşünün; Size sınırlarınız olduğunu zannettiren şeyi, cam tavanı fark ettiniz mi? Sizin kapasiteniz bu kadar olduğu için değil, siz kapasitenizin sınırsızlığını fark edemediğiniz için geçemiyorsunuz engelleri. Ve sizi, hayallerinizi, istek ve iradenizi kısıtlayan bu cam tavanı kaldırmak yine sizin elinizde, zihninizde ve inancınızda...

Hazır mısınız yolunuza devam etmek, sınırsızlığınızın yeni boyutlarını keşfetmeye, yeni serüvenlere, öyleyse haydi durmayın başlayın zihninizdeki engelleri teker teker aşmaya...

15 Ocak 2016 Cuma

Neşe, merak ve heyecanla yaşayın.

Gururumuz Prof. Aziz Sancar hocamız 2007'de Vehbi Koç Vakfı tarafından ödüllendirilmişti. Ve bu ödül kapsamında hazırlanan video'sunda 2007'deki Türkiye için dileği... (videonun 5:45 dakikasında):

"Benim icin en büyük gurur, bundan sonraki Türk kuşaklarının kitaplarda benim yaptığım buluşları görüp, bunu bir Türk yaptı, biz de yaparız, veya o düşünceyle, ondan kuvvet alarak, benden daha önemli buluşları yapmaları, inşallah onlardan birinin Nobel kazanması."

Hiçbir zaman olumsuzluk ve mazeret tuzağına düşmeyin. Buna karşı en büyük örneği biliyoruz. Hepimizin hayatını etkilemiş Büyük İnsan, zamanında demedi ki: “Ülkemin bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, ben ne yapayım.” Tam tersine, kollarını sıvadı, gücünü ve aklını kullandı, risk aldı, gençliğe ve geleceğe güvendi, hepimiz için kazandı. Bu hepimiz için çok önemli bir örnek, her zaman için. Sorunlardan kaçmayın, sorunların üzerine gidin; ümitli ve olumlu olun; hiç pes etmeyin; esnek, güçlü, atılgan olun; sonunda hep kazanın.

Ancak yaşamınızın her devresinde, 60 yaşında bir genç olduğunuz zaman bile, hayata bir çocuğun gözleriyle bakmayı unutmayın. Neşe, merak ve heyecanla yaşayın.

1 Ocak 2016 Cuma

Nezaket ve dostluk sertlikten her zaman daha kudretli ve kuvvetlidir!

Rüzgar ve güneş bir gün kim daha kudretlidir diye tartışmaya başlamışlar.

Rüzgar, güneş'e;

 -‘Ben senden daha kudretliyim. Bak, ispat edeyim. Şimdi şu ihtiyarın ceketini fırtınadan fırlatıvereceğim’

 Rüzgar şiddetle esmeye başlar,fırtınaya dönüşür. Estikçe daha da güçlü eser ama ihtiyar rüzgarın şiddeti ile ceketine daha sıkı sarılır.

 Güneş gülümser ve;

 -'Beceremedin' der. ‘Sana söylemiştim, ben daha kudretliyim diye. İzle bak şimdi İhtiyara ceketini çıkarttıracağım’

 Saklandığı bulutun arkasından çıkan güneş, tatlı bir gülümsemeyle kollarını yeryüzüne salar ve ortalığı ısıtıverir.

 İhtiyar, havanın ısınması ile ceketini çıkarır. Gökyüzüne bakar, güneşe gülümser, yüzünde tatlı bir mutluluk ifadesi olur ve neşe içinde yoluna devam eder.

Güneş, rüzgar'a döner ve yine tatlı tatlı konuşmasına devam eder;

 -‘Unutma sakın; Nezaket ve dostluk sertlikten her zaman daha kudretli ve kuvvetlidir!’

Siz hiç nezaket ve dostluğun çevrildiği bir kapı gördünüz mü? Belki kapı hemen açılmayabilir ama illaki açılacaktır. En azından sertlikle açılan kapıdan geç de açılsa sizi hoşgörü, sevgi ile karşılayıp içeri buyur edecektir, bundan hiç şüpheniz olmasın... Bakın Victor Hugo ne diyor;

“Nezaket içten, yürekten gelir; zayıf zannedilir ama herşeyi satın alır”

Önerilen Popüler Yazılar