3 Temmuz 2015 Cuma

Yüreğiniz önden gitsin, zihniniz, bedeniniz onu takip etsin…

Fırtınaya yakalanan bir keşiş zorlukla bir kervansaray bulur ve içeriye sığınır. Kervansaray sahibi onu buyur eder ve merakla sorar" Nereden gelirsin, nereye gidersin? Günlerdir fırtına var buralarda, bu havada neden seyahat edersin?"

Yoldan ve fırtınadan bitap düşmüş keşiş pencereden dışarıyı gösterip "Uzak diyarlardan kalktım, şu dağa tırmanmaya geldim" diye yanıtlar.

Kervansaray sahibi alaycı bir gülüşle; "Bir süre daha unut gitsin, bu fırtına dinse de oraya tırmanman çok zor. Fırtınadan ağaçlar devrildi, yolları seller, toprak kapladı."

Keşiş, kendisine sıralanmış bunca olumsuzluklara rağmen heyecan ve parıldayan gözlerle yanıtlar; "Ama ben gideceğim, buna inanıyorum, bu benim hayalim! Eğer kalbim önden giderse zaten bedenim de onu takip edecektir."

Ne kadar güzel bir hayat görüşü, değil mi? Dileğini önce yüreğinde, hayallerinde oluştur ve yaşa. Ona inan, onun heyecanını her an hisset. Ve hayata geçirmek için onun ardından yola koyul...

Elbette her yolculuk kolay, her yol açık olmuyor.Engeller bazen isyan ettirecek boyutta bizimle adeta dalga geçiyor ama unutmamak lazım ki karar vermeden, adım atmadan da yolculuk başlamıyor!

Hiçbir hayalimiz inanmadan, emek koymadan oturduğumuz yerde ayağımızın dibine armut gibi düşmüyor.

Hatırlayın; bundan evvel dileyip de gerçekleşmeyen dileklerimiz, hayallerimiz, acaba neden gerçekleşmediler? Acaba yürekten isteyip de yüreklerimizi önden yola koyulduğunda onu takip etmeyi mi unuttuk, ne dersiniz?

Önerilen Popüler Yazılar